Skip to content

Mülakat Daveti Almak için ne yapmalıyım?

“Özgeçmişimi en az 20 yere gönderdim, bir o kadar da başvuru yaptım. Yok, olmuyor. Sizce devam etmeli miyim?”

Son zamanlarda, danışanlarıma en çok ne istediklerini soruyorum:

Birçoğunun cevabı aynı: Mülakat Daveti Almak!

Sonra da şöyle devam ediyor: “Özgeçmişimi en az 20 yere gönderdim, bir o kadar da başvuru yaptım. Yok, olmuyor. Sizce devam etmeli miyim?”

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki; işe alım kararı önemli bir karardır.

İş yerinizde, ailenizle geçirdiğinizden çok daha fazla zaman geçirirsiniz ve kurum kültürü denilen şey aslında sizin iyiliğiniz için de vardır. Mutlu olamayacağınız bir yerde çalışmak, size, toksik bir ortamdan başka bir şey sunmaz. Sürekli şikayet edip çalışmaya devam edersiniz.

Bu nedenle “Doğru Kurum” ve hatta “Doğru Yönetici” eşleşmesini yakalayabilmek oldukça zordur; emek ve biraz da şans gerektirir, ama bu şansı yakalamak elimizdedir.

“Sizce devam etmeli miyim?”

Hayır, önce şu sorulara cevap vermelisiniz:

  1. CV’de gerçekten işin başarılabileceğine dair kanıtlar var mıydı? (Teknik yetkinlikler, beceriler, iş tanımına dair veriler, başarılar -mümkünse ölçülebilir olan-… vb.)
  2. Kariyeri etkileyebilecek dijital ayak izleri (sosyal medya hesapları da dahil), başvurulan iş / kurum için uygun görünüyor mu?

Bu 2 soruya da “işe alacağınız bir aday gözüyle” kendinizi değerlendirerek “EVET” cevabını veriyorsanız, harika!

Ama size 2 sorum daha var:

  1. Sizin gibi başvuran tanıdıklarınız / arkadaşlarınız var mı? Onlar nasıl sonuç aldı? (Daha çok yeni mezunlar için geçerli bir soru.)
  2. Doğru gitmeyen bir şey olabilir mi? (İş hayatınızda hakkınızda olumsuz bir referans vb. – Daha çok tecrübeli adaylar için geçerli bir soru.)

Bu sorular, çok büyük ihtimalle sizin problemi tanımlayabilmenize yardımcı olacaktır. Çünkü her zaman söylediğim gibi, ortada bir iş varsa emin olun kurum da sizin kadar bu pozisyonu doldurmak için can atar.

Yazımı, ilham olması dileğiyle kısa bir hikayeyle bitirmek istiyorum:

Disney’in Moana çizgi filmini belki biliyorsunuzdur. Bilmeyenler için çok kısa özetleyeyim:

Moana bir kabile şefinin cesur kızı, güçlü ve korkusuz! Doğanın içinde büyümüş ve bir büyü ile ödüllendirilmiş: okyanus ona hep yardım ediyor (boğulmuyor, düşse ayağa kaldırıyor vb.).

Bir gün yaşadığı adanın başına bir lanet çöküyor ve bu laneti Maui adında bir tanrıçanın çözebileceğini öğreniyor. Ona ulaşması için de okyanusu aşarak Maui’nin adasına gitmesi gerek.

Cesur Moana, kendine o kadar güveniyor ki ‘sal’ denilebilecek bir tekneyle yola çıkıyor. Okyanusu geçerken fırtına, kıyamet ne varsa başına geliyor. Yola çıkarken; sahip olduğu büyü ona yardım eder diye düşünüyor ama olmuyor! Sonunda fırtınada aldığı bir darbeyle (tamamen şans) Maui’nin adasının kıyısına vuruyor. Sonuç: -İzleyici çocuklar üzülmesin diye- başarıyor 🙂

Hayat her zaman çizgi filmlerdeki gibi değil, bu yazıyı okuyorsanız çok daha farkındasınız -hatta belki de yaşıyorsunuz- demektir.

Kısaca; Moana gibi yeteneklerinize güvenip yola çıkarken bir sal kullanıyorsanız, belki bunu biraz iyileştirmemiz gerekebilir. Aksi takdirde, kendinizi hiç bir emek vermeden “umutla beklerken” ve hatta işinizi şansa bırakmış halde bulabilirsiniz…

İş ararken, attığınız tüm adımları test edin ve mutlaka her zaman iyileştirin.

Başarılar!